Yorgunluk sendromu ve fibromiyalji
Modern yaşam tarzı birçok hastalığın beklenenden daha sık görülmesine neden olmuştur. Bilim ve teknolojinin baş döndürücü gelişmesine rağmen, tıbbın tam olarak tedavi edemediği, hatta tam olarak hastalık diyemediği şikâyetler ortaya çıkmıştır. Bunlardan iki tanesi kronik yorgunluk sendromu ve fibromiyalji olarak bilinen durumlardır. Bu hastalar yapılan tüm tetkik ve incelemelere rağmen net bir hastalık tanısı konulamamaktadır. Vitamin ve mineral destekleri, antidepresan ilaçlar, ağrı kesiciler bu hastaların en çok kullandıkları ilaçlardan bazılarıdır. Bazı hastalar bu ve benzeri tedavilerden fayda görmekle birlikte hastalıkları genellikle tam olarak şifa bulamamakta ve şikâyetleri devam etmektedir. Bu nedenlerle hastaların tedavi arayışları devam etmektedir. Batı tıbbı insan vücudunu sadece “ölçebildiği veya görebildiği” kadar kabul ettiği için, bu tür hastalıkların çözümü konusunda kısıtlanmış durumdadır.
Hiçbir organik rahatsızlık veya hastalıkla ilişkilendirilemeyen kronik yorgunluk sendromunda özellikle kalın bağırsak, karaciğer ve beynin koordineli çalışamaması önemli bir yer tutmaktadır. Tıp bu koordinasyonun bozulduğunu ortaya koyabilecek yöntemler konusunda henüz emeklemektedir. Oysa biorezonans, hipnoz ve akupunktur gibi tedavi yöntemleri batı tıbbının tam olarak kabul etmediği mekanizmalar üzerinden yüzlerce hastaya faydalı olmaktadır. Kronik yorgunluk sendromunda ozon uygulamaları ile kan dolaşımının desteklenmesi, organların oksijen ihtiyaçlarının daha iyi karşılanması, beyin kan akımının artması büyük avantajlar sağlar. Ozon tedavisi alan hastaların çoğunlukla ifade ettikleri “genel iyilik hali” bir çeşit “fizyolojik doping”dir ve bu etkiden en çok kronik yorgunluğu olan bireyler faydalanırlar.
Fibromiyaljili hastalarda durum biraz daha farklıdır. Bu hastaların kaslarında çok küçük odaklar halinde kanlanması bozulmuş ve oksijen düzeyi azalmış (hipoksik) bölgelerin ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu bölgelerde zaman içerisinde iltihapsız yangı (non-enfeksiyöz inflamasyon) gelişir. Hastalar ağrı kesicilerden daha ziyade bu bölgelerdeki dolaşım bozukluğunun düzeltilmesinden fayda görürler. Ozon tedavisi hem bu bölgelerin kanlanmasını düzenler hem de kırmızı kan hücrelerin bu bölgelere daha çok oksijen bırakmasına neden olur. Bu etki yaklaşık on seans ozon tedavisinden sonra tam iyilik haline neden olur. Oksijensizlik ve kanlanamama sorunu çözüldüğünde asıl ağrıya neden olan iltihapsız yangı da ortadan kalkar ve hastaların ağrı kesici, anti-inflamatuar ilaç kullanma sıklığı neredeyse sıfıra yaklaşır.