Ağız Yaralarının Nedenleri
Küçük bir problem gibi görünse de hayat kalitesini epey düşüren, yeme ve içme gibi basit işleri bile oldukça zorlaştıran önemli bir sağlık problemi olan ağız içi yaralarına birçok kişide sıklıkla rastlanır. Yaygın olarak aft veya ağız ülseri olarak da adlandırılan bu yaraların rengi genellikle beyazdır ve yaranın çevresinde sarı veya gri renktedir. Ağız içinde herhangi bir bölgede çıkabilir. En sık ortaya çıktığı yer ise yanağın iç kısmı ve damak bölümüdür.
Her yaştan insanın en az bir kez karşılaştığı ağız içi yaralar özellikle de kadınları etkiler. İyileşme süresi genelde bir haftayı bulsa da bazı durumlarda kısalıp uzayabilir. Aftların ortaya çıkmasını sağlayan faktörlerin yeniden ortaya çıkması da iyileşme sürecini oldukça uzatabilir.
Beslenme ve Çeşitli Enfeksiyonlar Aft Oluşumunu Tetikler
Ağız içinde oluşan bu türde yaralar, genelde vücudun enfeksiyon kapmasıyla birlikte ortaya çıkar. Çünkü vücudun enfeksiyon kapması ve bağışıklık sisteminin zayıflaması insan vücudunu mikroplara daha açık bir hale getirir. Yaraların sadece ağız içinde oluşan bir sorundan da kaynaklı olması mümkündür. Çok sıcak veya soğuk yiyecek-içecek tüketimi, ani bir refleksle yanağı ısırmak, diş yapısının ağzın iç kısmını zaman yaralaması gibi hastalık kaynaklı olmayan sebepler de sıklıkla ağız yaralarına sebep olur.
Eğer kişinin ağız içi bölgesi hassassa ve yara oluşumlarını kendini önceden hissettiriyorsa, yalnızca asitli içecekler bile yara oluşumu tetikleyebilir ve iyileşme sürecini uzatabilir. Özellikle de asit oranı epey yüksek olan turunçgillerin tüketiminden bu süreçte uzak durulmalıdır. Bunun dışında baharatlı, tuzlu ve acılı gıdalar, sirke, turşu ve hazır paketli ürünler de ağız yaralanmalarına en çok sebep olan etkenler arasındadır. Bazı yiyecekler kişilerde alerjik reaksiyonlara sebep olabilir ve bu durum da aft oluşumunun temelinde yatan etkenler arasındadır. Bu tür alerjik ürünlerin salgıladığı Histamin sonucunda ağızdaki doku ve hücreler zarar görür. Bunun sonucunda ise ağız içi yaralar ortaya çıkar.
Mide Mikrobu ve Vitamin Eksikliği
Sıklıkla rastlanan bir mide mikrobu olan Helikobakter Pilori, kişinin bünyesinde B12vitamin eksikliğine sebep olur. B12 vitamini eksikliği olan kişilerde ise ağız yaralanması durumu daha sık yaşanır. Bu süreçte midede çeşitli problemler yaşanması ve tamamen bu konu üzerinde durulması sebebiyle aft oluşumunun kaynağının aslında mide mikrobundan kaynaklandığı durumunun gözden kaçırılmasına sebep olur. Dolayısıyla her iki hastalık birbiriyle sürekli bağlantıda olduğundan aftlardan kurtulmak için öncelikli mide rahatsızlığının tedavi edilmesi gerekir.
Başta B3 ve B9 (folik asit) olmak üzere çeşitli vitaminlerin ve demirin eksik olması durumunda ağız içi yaralanmalara sıklıkla rastlanır. Cilt sağlığı üzerinde önemli etkisi bulunan ve sinir sistemini destekleyici içeriklere sahip olan bu vitaminlerin eksikliği bağışıklık sistemini de olumsuz yönde etkiler. Dolayısıyla vitamin ve demir eksikliği kısa bir süre sonra kendini ağız yaraları olarak gösterir. Ayrıca beslenme alışkanlıkları da bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla birlikte değişmeye ve bozulmaya başlar. Bu durum da kısa sürede aft oluşumuna sebep olur.
Aft ya da mide ülseri adı verilen ağız yaraları birçok sebebe bağlı olabilir. Tüm bunların dışında hormonal düzensizlikler, aşırı stres, sigara ve alkol kullanımı, kişinin genetik yapısı, Çölyak hastalığı ve bağışıklık yetmezliği gibi durumlar da ağız yaralarının en önemli sebepleri arasında yer alır.
Küçük bir problem gibi görünse de hayat kalitesini epey düşüren, yeme ve içme gibi basit işleri bile oldukça zorlaştıran önemli bir sağlık problemi olan ağız içi yaralarına birçok kişide sıklıkla rastlanır. Yaygın olarak aft veya ağız ülseri olarak da adlandırılan bu yaraların rengi genellikle beyazdır ve yaranın çevresinde sarı veya gri renktedir. Ağız içinde herhangi bir bölgede çıkabilir. En sık ortaya çıktığı yer ise yanağın iç kısmı ve damak bölümüdür.
Her yaştan insanın en az bir kez karşılaştığı ağız içi yaralar özellikle de kadınları etkiler. İyileşme süresi genelde bir haftayı bulsa da bazı durumlarda kısalıp uzayabilir. Aftların ortaya çıkmasını sağlayan faktörlerin yeniden ortaya çıkması da iyileşme sürecini oldukça uzatabilir.
Beslenme ve Çeşitli Enfeksiyonlar Afet Oluşumunu Tetikler
Ağız içinde oluşan bu türde yaralar, genelde vücudun enfeksiyon kapmasıyla birlikte ortaya çıkar. Çünkü vücudun enfeksiyon kapması ve bağışıklık sisteminin zayıflaması insan vücudunu mikroplara daha açık bir hale getirir. Yaraların sadece ağız içinde oluşan bir sorundan da kaynaklı olması mümkündür. Çok sıcak veya soğuk yiyecek-içecek tüketimi, ani bir refleksle yanağı ısırmak, diş yapısının ağzın iç kısmını zaman yaralaması gibi hastalık kaynaklı olmayan sebepler de sıklıkla ağız yaralarına sebep olur.
Eğer kişinin ağız içi bölgesi hassassa ve yara oluşumlarını kendini önceden hissettiriyorsa, yalnızca asitli içecekler bile yara oluşumu tetikleyebilir ve iyileşme sürecini uzatabilir. Özellikle de asit oranı epey yüksek olan turunçgillerin tüketiminden bu süreçte uzak durulmalıdır. Bunun dışında baharatlı, tuzlu ve acılı gıdalar, sirke, turşu ve hazır paketli ürünler de ağız yaralanmalarına en çok sebep olan etkenler arasındadır. Bazı yiyecekler kişilerde alerjik reaksiyonlara sebep olabilir ve bu durum da aft oluşumunun temelinde yatan etkenler arasındadır. Bu tür alerjik ürünlerin salgıladığı Histamin sonucunda ağızdaki doku ve hücreler zarar görür. Bunun sonucunda ise ağız içi yaralar ortaya çıkar.
Mide Mikrobu ve Vitamin Eksikliği
Sıklıkla rastlanan bir mide mikrobu olan Helikobakter Pilori, kişinin bünyesinde B12vitamin eksikliğine sebep olur. B12 vitamini eksikliği olan kişilerde ise ağız yaralanması durumu daha sık yaşanır. Bu süreçte midede çeşitli problemler yaşanması ve tamamen bu konu üzerinde durulması sebebiyle aft oluşumunun kaynağının aslında mide mikrobundan kaynaklandığı durumunun gözden kaçırılmasına sebep olur. Dolayısıyla her iki hastalık birbiriyle sürekli bağlantıda olduğundan aftlardan kurtulmak için öncelikli mide rahatsızlığının tedavi edilmesi gerekir.
Başta B3 ve B9 (folik asit) olmak üzere çeşitli vitaminlerin ve demirin eksik olması durumunda ağız içi yaralanmalara sıklıkla rastlanır. Cilt sağlığı üzerinde önemli etkisi bulunan ve sinir sistemini destekleyici içeriklere sahip olan bu vitaminlerin eksikliği bağışıklık sistemini de olumsuz yönde etkiler. Dolayısıyla vitamin ve demir eksikliği kısa bir süre sonra kendini ağız yaraları olarak gösterir. Ayrıca beslenme alışkanlıkları da bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla birlikte değişmeye ve bozulmaya başlar. Bu durum da kısa sürede aft oluşumuna sebep olur.
Aft ya da mide ülseri adı verilen ağız yaraları birçok sebebe bağlı olabilir. Tüm bunların dışında hormonal düzensizlikler, aşırı stres, sigara ve alkol kullanımı, kişinin genetik yapısı, Çölyak hastalığı ve bağışıklık yetmezliği gibi durumlar da ağız yaralarının en önemli sebepleri arasında yer alır.